>



MEVLANA MESNEVİ ŞEMS WEB GROUP
İLETİŞİM FORMU
ZİYARETÇİ FORMU
MEVLANA VE DERVİŞ BAYBARS
MEVLANA VE ALAATTİN CAMİSİ SÜTUNLARI
FACEBOOK MEVLANA SÖZLERİ
FACEBOOK MEVLANA VİDEOLARI
YAVUZ SULTAN SELİMİN PEYGAMBER AŞKI
MEVLANA PHOTOS 1
MEVLANA PHOTOS 2
MEVLANA FACEBOOK
MEVLANA PHOTOS 3
MEVLANA CELALEDDİN - İ RUMİ
MEVLANA GOOGLE POWER
MEVLANA ŞİİRLERİ
MEVLEVİ İNGİLİZ KAREN CAVANAUGH
ŞEMS - İ TEBRİZİ HAZRETLERİ
AŞKIN GÖZYAŞLARI ŞEMS - İ TEBRİZİ HAZRETLERİ
ŞEMS - İ TEBRİZİ HAZRETLERİ GOOGLE LIST
ŞEMS - İ TEBRİZİ HAZRETLERİ ŞİİRLERİ
ŞEMS VE MEVLANA BELGESEL - VIDEO
MEVLANA NEY DİNLETİSİ
MEVLANANIN GERÇEK RESMİ
MEVLANA'NIN ÖZLÜ SÖZLERİ
MESNEVİ VE BEYİTLER
































MESNEVİ VE MÜSTEHCEN BEYİTLER 

FORUM  ALATURKA HAYAT İSTANBUL  
 
AHMET NECATI YILDIRIMOĞLU 
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi


Forumda daha önce 
Mesnevi ve müstehcenlik ile ilgili 
Bazı yazılar yayınlandı 
Buna ek olarak bir kaç şey 
Aktarmak istiyorum
Mevlevilik bir tarikattir
Diğer tarikatler gibi metodu tasavvuftur
Mevleviliği karalamak için 
Mevlevilik tarikatının içinde
Yanlış insanların bulunduğu ima edilmiştir
Bu her tarikatin içinde istisnai olabilir
İslamın özünde mezhep,tarikat cemaat yoktur
İslamiyete sonradan eklenmiştir
Tarikat
İslamiyetten önce 
Yahudi mistisizmi içinde mevcuttur

Mevlanaya çok asılsız ithamlarda bulunulmuştur
Şems-i Tebrizi ile ruh ikizi olduğunu hissedip
Kendi karakter ve maneviyatını
Onunla olgunlaştırmaya çalışması 
Ve Şems-i Tebriziye olan sevgisi ve Allah aşkı 
Yanlış anlaşılmıştır
Bu yanlış anlaşılma
Şems-i Tebrizi Hazretlerinin
Katledilmesine neden olmuştur
Mevlanaya Moğol casusu bile denilmiştir
Türk-İslam cografyasında ve dünyada
Tanınan ve sevilen Mevlana'nın şahsına
Çok saygısızlık ve hakaret edilmiştir
Bu konuda Mevlevi Şeyhi Abdülkerim Efendi 
Şunları söyler
" Hiç bir tarikatçiye
Mevlanaya hakaret edildiği gibi,hakaret edilmedi
Hiç bir tarikatçide
Kendine dostluk göstermeyene
" Gel ne olursan ol yine gel " demedi
Mevlana
İslamiyeti
Kalp kırmadan 
Gönül yıkmadan
Kul hakkına girmeden
Anlatmaya çabaladı 
Tasavvuf işte budur
Mevlana'nın her haliyle
Allah dostu olduğu
Bu mütevaziliğinden
Alçak gönüllülüğünden
Ve merhametinden bellidir "


Mevlana 
Müstehcen eserler yazıyor diye 
Eleştirilmiştir

Aşağıya yaptığım alıntıda
Mesnevideki müstehcen sayılan beyitlerle ilgili
Ve O dönemin Milli Eğitim Bakanlığınca
" Mesneviden Erotik Hikayeler " şeklinde aktarılan
( Mesnevi ile erotizmin ne alakası varsa ) 
Beyitleri yayınladım 
Mesnevi altı ciltten oluşan bir eserdir 
Bu müstehcen denilen beyitler
Mesnevinin beşinci cildinde mevcut olup
Mesnevinin geri kalan ciltlerinde
Bu tür müstehcen hikayeler yoktur
Bu 5. ciltteki müstehcen hikayelerin
Tamamı
Mevlana Celaleddin-i Rumi tarafından yazılmamıştır
Farklı kaynaklardan alıntılar yapılarak
Aslı gibi aktarılmaya çalışılarak
Düzenlemeler ve yorumlar yapılmıştır

Yaşayan Mesnevi şarihlerinden 
Şefik Çan'ın bu husustaki görüşleri şöyledir :

"Mevlana'nın anlattığı hikâyeler arasında 
bazı güldürücü, bazı müstehcen olanları da vardır. 
Mesnevi'ye aldığı hikâyelerin kaynakları 
bir taraftan Hind, bir taraftan 
Yunan ve Roma edebiyatına uzanmaktadır. 
Bu hikâyelerden Kelile ve Dimne'den 
hayvanlara ait efsaneler aldığı gibi 
Latin şairi Apolla'dan da
eşeğe gönlünü kaptıran bir kadının 
hikâyesini almaktadır. 
Çünkü Mevlana çok sevdiği büyük Peygamberin yolundadır. 
Çünkü büyük Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem 
" Hikmet mü'minin yitik malıdır
Onu nerede bulursa alır "
Buyurmuşlardır 
Mevlana mü'minleri hakikatten haberdar etmek için 
uygun bulduğu yerlerden hikâyeler almıştır."

"Bu hikâyeleri güldürmek, eğlendirmek için değil, 
ibret ve hikmet almak için iktibas etmiştir. "
Demektedir
Bu konudaki akademik incelemenin linki alttadır
Okuyunuz

http://www.tasavvufdergisi.net/Makaleler/1914326813_18.2.pdf

  

MESNEVİ MÜSTEHCEN HİKAYELER  
Şehvetin Sonu – Mesnevi ( Cilt 5 1335-1420 )
 
https://ekstrembilgi.com/tarih/mevlananin-mesnevideki-mustehcen-hikayeleri/

 

 
Bir halayık ( câriye, hizmetçi ) şehvetin çokluğundan

hırsının fazlalığından bir eşeği kendisine alıştırmıştı.

O eşek kendisine yakınlaşmayı

âdet edinmiş insâna yakın olmayı öğrenmişti.
 
1335. O hilebaz halayığın bir kabağı vardı.

Eşek kendisine ölçülü yaklaşsın diye

kabağı eşeğin aletine takardı.

Yakınlaşma zamanında aletin yarısı girsin diye

bu işi yapmaktaydı.

Çünkü eşeğin aleti tamamı ile girse

rahmi de parçalanırdı damarları da.
 
1340. Onda hiçbir illet görünmedi

kimse bunun iç yüzünü haber veremedi.

Kadın bu işin aslını adamakıllı araştırmaya başladı.

Eşeğin haline dikkat edip dururken bir de ne görsün

O halayık eşeğin altına yatmıyor mu

Bunu kapının yarığından gördü bu hale pek şaştı.
 
1345. Eşek erkekler kadınlara nasıl yakınlaşırsa

aynen onun gibi halayığa yakınlaşmış işini becermekteydi.
 
1350. Sustu halayığa hiçbir şey söylemedi.

Bu işe tamah ettiği için işi gizledi.

Halayık bütün fesat aletlerini gizleyip kapıyı açtı.

Yüzünü ekşitip gözlerini yaşartarak

dudaklarını oynatmaya başladı

güya oruçluyum demek istiyordu.

Eline sapı yıpranmış bir süpürge aldı

develerin yatması için ahırı süpürüyor göründü.

Elinde süpürge kapıyı açınca

kadın dudak altından seni usta seni dedi.
 
1355. Yüzünü ekşittin eline süpürgeyi aldın iyi.

Fakat yemeden içmeden kesilmiş eşeğin hali ne

İşi yarıda kalmış öfkeli aleti oynayıp durmada.

Gözleri kapıda seni beklemede..

Bunu dudağı altından söyledi halayıktan gizledi.

Onu suçsuz gibi ululayıp

Dedi ki: Tez çarşafını başına al.

Filan eve git benden selam söyle.

Şunu söyle böyle yap şöyle et.

Neyse ben kadınların masallarını kısa kesiyorum.
 
1365. Şehvet isteği gönlü sağır ve kör yaptı mı eşeği bile

Yusuf gibi nurdan meydana gelmiş bir ateş parçası gösterir.

Nice ateşten sarhoş olmuşlar vardır ki ateş ararlar

kendilerini de mutlak nur sanırlar.

Yalnız Tanrı kulu böyle değildir.

Yahut da Tanrı birisini çeker çevirir de yola getirir

yaprağı döndürür bu da başka

Böyle olan o ateş hayali bilir

o hayalin yolda eğreti olduğunu anlar.

Hırs çirkinleri güzel gösterir.

Yol afetleri içinde şehvetten beteri yoktur.
 
1370. Şehvet yüz binlerce iyi adı kötüye çıkarmıştır.

Yüz binlerce akıllı fikirli adamı şaşkın bir hale getirmiştir.

Bir eşeği bile Mısır Yusuf’u gibi güzel gösterdikten sonra

o çıfıt bir Yusuf’u nasıl gösterir

Pisliği afsunu ile sana bal göstermede

iş inada bindi mi balı nasıl gösterir

Bir düşün artık.

Şehvet yemeden olur az ye.

Yahut bir kadın nikahla da kötülükten kaç.

Yedin içtin mi şehvet seni harama çeker.

Ele gireni elbet harcetmek gerektir.
 
1380. Kadın kapıyı kapadı sevine sevine eşeği

kendisine çekti cezasını da tattı ya

Eşeği çeke çeke ahırın ortasına getirdi.

O erkek eşeğin altına yattı.

O kahpe de muradına ermek üzere halayığın

yattığını gördüğü sekiye yatmıştı.
 
1385. Eşek ayağını kaldırıp aletini daldırdı.

Eşeğin aletinden kadının içine bir ateştir düştü.

Alışmış eşek kadına abandı aletini ta hayalarına

kadar sokar sokmaz kadın da geberdi.

Eşeğin aletinin hızından ciğeri parçalandı

damarları koptu birbirinden ayrıldı.

Soluk bile alamadan derhal can verdi.

Seki bir yana düştü o bir yana.

Ahırın içi kanla doldu kadın baş aşağı yıkıldı öldü.

Kötü bir ölüm kadının canını aldı.
 
1390. Kötü ölüm yüzlerce rezillikle gelip çattı babacığım.

Sen hiç eşeğin aletinden şehit olmuş insan gördün mü

Kur’an’dan rezillikle azap edilmeyi duy da

böyle kepazelikle can verme.

Bil ki bu hayvan nefis bir erkek eşektir.

Onun altına düşmekse ondan daha kötü ve ayıp bir şeydir.

Nefis yolunda benlikle ölürsen

bil ki hakikatte sen de o kadın gibisin.

Tanrı nefsimize eşek sureti vermiştir.

Çünkü suretler huylara uygundur.
 
 
Mesnevi  Cilt 5 3716-3736
 
 
ŞEHİT OLMAK 
 
3716. Zengin bir adam vardı.

Bu adamın da zühre yanaklı

ay yüzlü gümüş bedenli bir kızı vardı.

Kız kendini bildi babası onu kocaya verdi.

Fakat kocası kızın dengi değildi.

Kavun karpuz oldu sulandı mı yarmazsan telef olur gider.

Babası da kızın baştan çıkmasından korktu da

onun için onu dengi olmayan birisine verdi.
 
3720. Kızına dedi ki: Kendini kocandan koru sakın gebe kalma.

Ne yapayım

Bu yoksula seni vermek zorunda kaldım.

Bu adamı garip say garipte vefa olmaz.

Ansızın her şeyi bırakır kaçıp gider.

Çocuğu başına dert olur kalır. Kız dedi ki:

Babacığım dediğini tutarım öğüdün pek doğru kabulüm.

Babası her iki üç günde bir kere

kızına aman ha sakın diye öğüt veriyordu.
 
3725. Derken kız birdenbire gebe kalıverdi; ikisi de gençti.

Kız bunu babasından gizledi.

Çocuk karnında beş yahut altı aylık oldu.

Artık iyiden iyiye belli oldu. Babası dedi ki: Bu ne

Ben sana ondan kendini koru demedim mi

Öğütlerim yel miydi ki hiç sana tesir etmedi

Kız baba dedi nasıl tahammül edeyim

Erkekle kadın şüphe yok ki ateşle pamuk.
 
3730. Pamuk ateşten nasıl çekinebilir

Yahut da ateş nasıl olur da pamuğu yakmaz çekinir

Babası dedi ki: A kızım ben sana onun yanına gitme demedim.

Yalnız menisinden kendini koru dedim.

Tam zevk anında onun beli gelirken kendini çekmeliydin.

Kız peki beli ne vakit gelecek ben ne bileyim

Bu pek gizli bir şey anlaşılmaz ki dedi.

Babası gözleri süzüldü mü anla ki beli geliyor deyince
 
3735. Kız dedi: Onun gözü süzülünceye

kadar benim bu iki gözüm de kör oluyor a baba

Her bayağı akıl hırs ve öfke zamanı yerinde durmaz ki!
 
 
 
 
Mesnevi – Cilt 5 (3831-4025) nolu beyitler

 

 
 
AY YÜZLÜ
 
Bir kovucu Mısır halifesine

Musul padişahının: huri gibi bir cariyesi olduğunu söyleyip dedi ki:

Onun bir cariyesi var ki âlemde onun gibi güzel yok.

Güzelliğinin haddi yok söze sığmaz anlatılmaz ki.

İşte resmi şu kâğıtta bir bak

O ulu halife kâğıttaki resmi görünce

hayran oldu elindeki kadeh düştü.
 
3835. Derhal Musul’a büyük bir orduyla bir er gönderdi.

Eğer o ay parçasını sana teslim etmezse orasını tamamıyla yak yık.

Verirse bir şey yapma bırak yalnız o ay parçasını getir de

yeryüzündeyken ayı kucaklayayım dedi.

Er binlerce Rüstem’le davul ve

bayraklarla yola düştü Musul’a yollandı.

Sayısız asker şehri mahvetmek

üzere tarlama çevresine üşüşen çekirgeler gibi oraya üşüştüler.
 
3850. Elçi gelip maksadı söyleyince o erkek padişah dedi ki:

Bu suret eksik olsun tez götür.

Ben iman ahdında puta tapanlardan değilim.

Putun puta tapanda olması daha doğru.

Elçi kızı getirince o yiğit er derhal âşık oldu.

Aşk bir denizdir gökyüzü bu denizde bir köpük.

Aşk Yusuf’un havasına kapılan

Zeliha gibi insanı hayran eder.

Gönüllerin dönüşünü aşktan bil.

Aşk olmasaydı dünya donar kalırdı.
 
3860. O yiğit er de kuyuyu yol sanmış çorak yerden hoşlanmış

oraya tohum ekmeye kalkışmıştı.

O yatıp uyuyan rüyada bir hayal görür

onunla buluşur düşü azar.

Uyanıp kendine gelince görür ki o oyunbazlık uyanıkken olmamış.

Vah der beyhude yere erlik suyumu zayi ettim

o işveli hayalin işvesine kapıldım.

O yiğit er de beden yiğidiydi asıl erliği yoktu.

O yüzden erlik tohumunu öyle bir kuma saçtı gitti.
 
3865. Aşk bineği yüzlerce gemi atmış

ölümden bile korkmam diye nara atmaktaydı.

Aşk ve sevdada Halifeden pervam bile yok.

Varlığımla ölümüm birdir bence diyordu.

Fakat böyle ateşli ateşli ekmeye kalkışma.

Bir iş eriyle danış.

Fakat meşveret nerde akıl nerde

Hırs seli adama yıkık yerleri kazdırır tırnaklarını uzatır.

Bir güzele âşık olanın önünde de sed vardır ardında da.

Öyle adam artık önünü ardını az görür.
 
3875. O yiğit er de Musul’dan döndü yola düştü.

Yolda bir ormana bir yeşilliğe geldi.

Aşk ateşi öyle bir parlamıştı ki yerle göğü fark etmiyordu.

Çadır içinde o ay parçasına kastetti.

Akıl nerde Halifeden korkma nerde

Şehvet bu ovada davul dövdü mü akıl dediğin

ne oluyor ki a turp oğlu turp:

Yüzlerce halife o anda o erin ateşli gözüne
bir sinekten aşağı görünür.
 
3880. O kadına tapan er şalvarını çıkarıp

cariyenin ayakucuna oturdu.

Aleti dosdoğru gideceği yere giderken orduda

bir gürültü bir kızılca kıyamettir koptu.

Er sıçradı götü başı açık bir halde

ateş gibi Zülfikar elinde dışarı çıktı.

Birde ne görsün ormandan kara bir erkek aslan

kendisini ordunun içine

kapmış koy vermiş.

Atlar ürküp köpürmüşler her çadır ve ahır

yeri yıkılmış herkes birbirine girmiş.
 
3885. Erkek aslan ormanın gizli bir

yerinden fırlamış havaya deniz dalgası

gibi tam yirmi arşın sıçramıştı.

Er pek yiğitti aldırış bile etmeden sarhoş bir erkek

aslan gibi aslanın önünü kesti.

Kılıçla bir vurdu başını ikiye böldü. Derhal o ay yüzlü

dilberin bulunduğu çadıra koştu.

O hurinin yanına gelince aleti hâlâ dimdikti.

Öyle bir aslanla savaştı da

erliği yine sönmedi hâlâ ayaktaydı.
 
3890. O tatlı ve ay yüzlü güzel onun erliğine şaşıp kaldı.

istekle ona kendisini teslim etti.

O anda o iki can birleştiler. Bu iki canın birbirleriyle birleşmesi

yüzünden gayıptan bir başka can gelir erişir.

Kadının rahminde meniyi kabule mâni bir şey yoksa

bu can doğuş yol ile gelir yüz gösterir.

Her nerde iki adam sevgiyle yahut kinle birleşseler

bir üçüncü can mutlaka doğar.
 
3900. Kadının canı da kıyamet gününü bekler erkeğin canı da.

Bu âlemde emeklemen nedir ki

Daha çabuk adım at. O er o yalancı sabah yüzünden yolunu

kaybetti de sinek gibi ayran kabına. düştü işte.

Birkaç gün murat alıp murat verdiler. Fakat sonra o büyük

suçtan pişman oldu.

Ey güneş yüzlü bu işe dair Halifeye bir şey söyleme

diye cariyeye yemin verdi. Halife cariyeyi görünce sarhoş oldu

onun tası da damdan düştü. Halife buluşmayı diledi bu maksatla

o cariyenin yanına gitti.

Onu andı aletini kaldırdı. O cana canlar katan

o sevgisini gittikçe artıran güzelle buluşmaya niyetlendi.

Kadının ayakları arasına oturdu.

Oturdu ama takdir zevkinin yolunu bağladı.
 
3945. Farenin catırtısı kulağına değdi.

Aleti indi uyudu şehveti tamamıyla kaçtı.

Bu ıslık yılan ıslığı olmasın

çünkü hasır kuvvetle oynamakta dedi.

Cariyeciğin

Halifenin şehvetinin zayıflığını görüp

o beyin kuvvetini hatırına getirerek gülmeye

başlaması ve Halifenin bu gülüşten bir şey anlaması.

Cariye Halifenin gevşekliğini

görünce kahkahalarla gülmeğe başladı.

O erin aslanı öldürüp geldiği halde hâlâ

aletinin inmediğini hatırladı.

Kahkahası arttıkça arttı uzadıkça uzadı.

Kendini tutmaya çalışıyordu ama

bir türlü dudaklarını kapatamıyordu ki.
 
3950. Esrara alışık olanlar gibi boyuna gülüyordu.

Kahkaha kârına da üstün gelmişti ziyanına da.

Ne düşündü aklına ne getirdiyse fayda vermedi

aklına getirdiği şeyler de gülmesini artırıyordu.

Sanki bir selin bendi birden yıkılmıştı.

Ağlayış gülüş gönlün gamı neşesi..

Bu ki her birinin ayrı bir madeni vardır.

Her birinin bir ayrı mahzeni vardır ve

o mahzenin anahtarı kapalı kapılan açan

Tanrı’nın elindedir. Bir türlü gülmesi dinmiyordu.

Nihayet Halife alındı huysuzlandı.
 
3955. Hemencecik kılıcını kınından sıyırdı.

Habis dedi Neden gülüyorsun

Söyle. Bu gülüşten gönlüme bir şüphe düştü.

Hileye kalkışma doğru söyle.

Yalanla beni kandırmaya kalkışırsan

yahut boş bir bahane icat edersen

Ben bunu anlarım gönlümde bunu anlayan bir nur vardır.

Doğruyu söylemek gerek vesselam.

Bil ki padişahların gönüllerinde ulu bir ay vardır.

Bazı bazı gaflet yüzünden bulut altına girer ama ehemmiyeti yok.
 
3965. Cariye âciz kalınca ahvali anlattı.

O yüz Zâl’e bedel olan Rüstem’in erliğini söyledi

Yoldaki gerdeği o sırada vukua gelen halleri bîr bir nakletti.

Erin kılıcını çekip gidişini aslanı öldürdükten sonra

gelişini aletinin hâlâ gergedan boynuzu gibi

ayakta olduğunu söyledi.

Ondan sonra namuslu Halifenin

gevşekliğini ve farenin bir çıtırtısından

aletinin söndüğünü görünce dayanamayıp güldüğünü bildirdi.

Tanrı sırları meydana çıkarır.

Mademki sonunda bitecek kötü tohum ekme.

Padişahın işi anlayınca o hıyaneti örtüp affetmeyi ve kendisinin

Musul padişahına zulmettiği için «Kim kötülük ederse kendine eder»

ve «Şüphe yok rabbin gözetleme yerindedir seni görür»

âyetleri mucibince bu kötülüğe uğradığını anlayıp intikam

almaya kalkışırsa bu zulüm ve tamahın cezasını çektiği gibi

o intikamın cezasına da uğrayacağını

kestirerek cariyeyi o beye vermeyi kurması
 
3995. Padişah kendi kendisine suçunu

kabahatini kızı ele geçirmek için

ettiği ısrarı anıp tövbe etti Tanrı’dan yarlıgamak diledi. Dedi ki:

Başkalarına yaptığım şeyler ceza haline geldi bana gelip çattı.

Mevkiime güvenip başkalarının eşine kastettim.

Bu kasıt bana döndü kuyuya düştüm.

Başkasının kapısını dövdüm o da tuttu

benim kapımı dövdü. Kim başkalarının karısına

kötülük ederse bil ki kendi karısına pezevenklik eder.
 
4010. Rabbimiz biz nefsimize zulmettik bir hatada bulunduk.

Ey merhameti büyük Tanrı bize acı

Ben onu affettim sen de yeni suçumu da affet

eski suçlarımı da. Sonra cariyeye sakın dedi

bu senden duyduğum sözü kimseye söyleme.

Seni beyinle evlendireceğim.

Tanrı hakkı için sakın bu hikâyeyi bir daha anma.

Anma da o benden utanmasın.

Çünkü o bir kötülükte bulundu ama yüz binlerce de iyilik etti.
 
4015. Ben onu defalarca sınadım

ona senden de güzel kadınları emniyet ettim.

Hiç dokunmadı. Bu olan şey benim yaptığımın cezası.

Bundan sonra o beyi huzuruna çağırdı.

Âlemi: kahretmeyi düşünen hışmını yendi.

Ona kabul edilecek bir bahane buldu.

Dedi ki: Ben bu cariyeden soğudum.

Sebebi de şu: Çocuğumun anası bu cariyeyi kıskanmada

âdeta bir tencere gibi kaynayıp durmada yüzlerce sıkıntılara uğradı.
 
4020. Oğlumun anasıdır onun nice hakları vardır.

Böylece cevir ve cefalara lâyık değildir o.

Kıskançlığa başladı kanlar yutmada.

Bu cariye yüzünden pek şiddetli acılara düştü.

Hâsılı bu cariyeyi birine vereceğim.

Buna karar verdikten sonra azizim efendim

senden daha iyisini bulacak değilim ya.

Sen onun için canınla oynadın.

Artık onu senden başkasına vermek doğru değil.

Onu o beye nikahlayıp verdi öfkesini hırsını kırdı geçirdi.
 
 
MEB baskısı Veled İzbudak – Abdulbaki Gölpınarlı Çevirisi esâs alınmıştır.

Ancak beyit numaraları Farsça orijinal metinde ve tüm çevirilerde aynıdır.
Kaynak : MEB yayınları – Mesnevi’den Erotik Hikayeler







 
 

Bugün 1 ziyaretçi (2 klik) kişi burdaydı!




Visit InfoServe for free MySpace backgrounds or to create website designs.
Kod: Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol